40,2592$% 0.13
46,7280€% 0.07
53,9463£% 0.2
4.309,12%-0,18
7.021,00%0,34
3.335,67%0,36
10.222,02%-0,03
4782277฿%1.63469
10 Kasım 2025 Pazartesi
Boomer Kuşağı ile X,Y,Z Kuşağı Farklılıkları
2025-2026 Öğretim Yılının Startı Verildi
MUTLU PEYGAMBERLER - MUTSUZ İNSANLAR
Marifetname’den Günümüze: Venüs’ün Aşk ve Güzellik Dansı
Bir Kararın Bedeli: Vicdanın Susturulduğu Yer
1928 Harf Devrimi, yalnızca dilin değil, aile hayatının da yazgısını değiştirdi. Kadın, erkek ve çocuk rolleri yeni bir kimlik kazandı. Alfabe öncesi sözlü kültürden Latin harfli yeni dünyaya uzanan bu yolculukta, Türk ailesi kendini yeniden tanımladı.
ALFABE DEĞİŞİMİYLE AİLENİN DÖNÜŞÜMÜ
Kadın, erkek ve çocuk ilişkileri harflerle yeniden biçimlendi
Türk toplumunun temel direği aile, tarih boyunca birçok dönüşüm geçirdi. Ancak 1928’de gerçekleşen alfabe değişimi, bu dönüşümler arasında en derinlerinden biriydi. Harfler değişti, kelimeler değişti… ve en önemlisi, aile içindeki roller değişti.
Alfabe Öncesi Dönem: Sözlü Kültürün Gücü
Yazının halk arasında yaygın olmadığı dönemlerde, bilgi kulaktan kulağa aktarılırdı. Masallar, destanlar, öğütler ve dualar, aile içinde sözlü olarak yaşardı.
Kadın, bu aktarımın taşıyıcısıydı; evin içindeki bilgi, gelenek ve dil ondan geçerdi. Erkek ise dış dünyayla ilişki kurar, ekonomik düzeni sağlardı.
Bu dönemin avantajı, güçlü bağlardı.
Aile bireyleri, kuşaktan kuşağa birbirini dinleyerek öğrenirdi.
Ancak dezavantajı da açıktı: Yazı ve eğitim eksikliği nedeniyle kadın ve çocuklar kamusal hayattan dışlanıyordu.
Araştırmacı Abdülkadir İnan, kültürün sadece sözle değil, yazıyla da yaşaması gerektiğini vurgulamıştır.
İnan’a göre, “Folklor yalnızca halkın ağzında değil, kaleminde de yaşamalıdır.”
Bu söz, alfabe öncesi dönemin sınırlarını anlamamıza yardımcı olur.
1928 Devrimi: Harflerle Gelen Sessiz Değişim
1 Kasım 1928’de kabul edilen Latin harfleri, Türkiye’de yepyeni bir dönemi başlattı.
Bu değişim yalnızca harfleri değil, toplumun hafızasını da dönüştürdü.
Yeni alfabe, öğrenmeyi kolaylaştırdı; okuma yazma kurslarıyla halk eğitim seferberliği başladı.
Kadınlar ve çocuklar ilk kez bu kadar geniş ölçekte eğitime erişti.
Evin annesi artık okuyordu, çocuklarıyla birlikte yeni kitaplar öğreniyordu.
Erkekler, eskiden sahip oldukları “bilgi üstünlüğünü” paylaşmak durumunda kaldılar.
Bu, aile içinde sessiz ama derin bir eşitlik duygusu yarattı.
Ailede Yeni Roller
Kadın, artık sadece evin içindeki bilgi kaynağı değil, öğrenen ve öğreten birey haline geldi.
Erkek, geleneksel otoritesini yeniden tanımlamak zorunda kaldı.
Çocuk, ilk kez aileden daha çok “okuldan” öğrenir hale geldi.
Bu değişim, kuşaklar arasında dilsel bir duvar da oluşturdu.
Dedeler eski yazıyı, torunlar yenisini biliyordu.
Birbirlerinin mektuplarını okuyamayan kuşaklar, kelimelerle değil, sessizlikle anlaşmaya çalıştı.
Kültürel Bağların Kırılması ve Yeniden Kurulması
Kültür tarihçisi Bahaeddin Ögel, bu durumu şöyle açıklar:
“Türk kültürünün kökleri Orta Asya’da, dalları ise Avrasya’ya yayılmıştır. Kök ile dal arasındaki bağ koparsa, kültür de çözülür.”
Yeni alfabe, bu bağı bir süre zayıflattı; eski metinler, belgeler, dualar artık okunamaz hale geldi.
Ancak zamanla, bu kopukluk yerini yeni bir kültürel köprüye bıraktı: modern eğitim, basın ve edebiyat.
Dinin ve Geleneğin Dönüşümü
Dinler tarihçisi Hikmet Tanyu, “Her kültür değişimi önce ailede başlar; çünkü din, dil ve gelenek evin içinden yaşar,” der.
Alfabe değişimi, dini ve geleneksel pratikleri de etkiledi.
Eski yazılı dualar artık okunamıyor, yeni nesil dini metinleri Latin harfleriyle öğreniyordu.
Bu durum, inanç biçimlerinin bile sessizce dönüşmesine yol açtı.
Psikolojik Açıdan: Dildeki Değişim, Kimlikteki Değişim
Psikolojik bakış açısıyla harf devrimi, kolektif kimliğin yeniden inşasıdır.
Dil, düşüncenin taşıyıcısıdır. Harflerin değişimiyle birlikte, düşünme biçimleri, duyguların ifadesi ve aile içi iletişim tarzı da değişti. Eski kuşaklar anlam kaybı yaşarken, gençler yeni bir dünya kurmanın heyecanını duydu.
Harflerle Yeniden Yazılan Hayat
Bugün, harf devriminden yaklaşık bir asır sonra, o değişimin izleri hâlâ evlerimizde yaşıyor.
Kadınların eğitimdeki rolü, çocukların okul merkezli hayatı, erkeklerin paylaşımcı baba figürü olma süreci… Hepsi o dönemin mirası.
Alfabe değişimi, bir yandan geçmişle bağı zorlaştırdı, ama diğer yandan modernleşmenin önünü açtı.
Aile, bu dönüşümde sarsıldı ama yıkılmadı.
Aksine, kendini yeniden yazmayı öğrendi.