40,2592$% 0.13
46,7280€% 0.07
53,9463£% 0.2
4.309,12%-0,18
7.021,00%0,34
3.335,67%0,36
10.222,02%-0,03
4782277฿%1.63469
12 Ekim 2025 Pazar
Modern İş Dünyasında Denge Endüstriyel Psikolojik Danışmanlık
2025-2026 Öğretim Yılının Startı Verildi
MUTLU PEYGAMBERLER - MUTSUZ İNSANLAR
Tahtını Kalbinde Taşıyanlar: Aslan Burcu Kevser Banu’nun köşesinden
İtibar Suikasti: Görünmeyen Cinayet
Bir eğitim öğretim yılı daha başlıyor. Her yıl olduğu gibi Milli Eğitim Bakanlığı, yeni kararlar, yeni düzenlemeler ve yeni uygulamalarla karşımızda. Kâğıt üzerinde kulağa hoş gelen, hatta “düzeni sağlayacak” gibi görünen bazı kararlar var. Ama işin sahaya, yani sınıfa, öğrenciye, öğretmene, anne babaya yansıması o kadar kolay değil.
Ekonomik tablo ortada: Aileler çocuklarının eğitim masraflarını zar zor karşılıyor. Defterinden kıyafetine, servisinden kantinine her şey bir yük. İşte tam da bu noktada, bir sonraki yıl için getirilen “tüm öğrencilerin ayakkabıları deri olacak” kararı geliyor. Soruyorum: Bu ülkenin her köşesinde, asgari ücretle geçinmeye çalışan, üç çocuğunu okutmaya çalışan bir ailenin önceliği ayakkabının derisi mi, çocuğun derin eğitimi mi? Saha başka şey söylüyor, karar masadan başka…
Bir diğer tartışmalı karar: “Öğretmenler derslerde telefon kullanmayacak.” Teknolojinin her şeyin merkezinde olduğu bir çağdayız. Akıllı tahtalar, dijital kütüphaneler, çevrimiçi içerikler… Birçok öğretmen ders materyalini telefonundan açıyor, öğrenciye anında kaynak gösterebiliyor. Peki, bu yasakla öğretmen ne yapacak? Çözüm mü, yoksa öğretmeni daha da zorlayan bir pranga mı?
Sadece bunlar değil… Yönetimsel sorunlar da eğitimde ciddi yaralar açıyor. “Norm fazlası” uygulamasıyla resen yapılan atamalar öğretmenleri ailelerinden koparıyor. Eşi başka şehirde, kendisi 120-140 km öteye gönderilen öğretmenlerin dramı kimsenin gündeminde değil. Çocuğu üniversiteye hazırlanan, ailesine bakmakla yükümlü olan, sağlık sorunları yaşayan öğretmen izin almak için ayrı bir bürokrasi savaşı veriyor. Öğrencilerse öğretmen değişikliklerinin faturasını doğrudan ödemek zorunda kalıyor.
Veliler açısından tablo daha da karmaşık. Ekonomik kriz altında ezilen aileler, bir de alınan bu tür kararlarla iyice zorlanıyor. Çocuğunun okula odaklanmasını isteyen veli, gündelik kaygılarla boğuşuyor: “Kıyafeti uygun mu? Ayakkabısı deri mi? Öğretmeni değişti mi? Yarın yine servis parası nasıl çıkacak?”
Ama ne olursa olsun, eğitim sadece kararlarla ve yasaklarla ilerlemiyor. Eğitim, sahadaki insanın nefesiyle ilerliyor: Öğretmenin özverisiyle, öğrencinin gayretiyle, velinin dayanışmasıyla… Eksikler çok, sorunlar büyük. Fakat yine de yeni eğitim-öğretim yılı, umutla başlıyor. Çünkü her sabah sınıfa girip “Günaydın çocuklar” diyen bir öğretmenin varlığı, en büyük umudumuz.