40,2592$% 0.13
46,7280€% 0.07
53,9463£% 0.2
4.309,12%-0,18
7.021,00%0,34
3.335,67%0,36
10.222,02%-0,03
4782277฿%1.63469
10 Eylül 2025 Çarşamba
Modern İş Dünyasında Denge Endüstriyel Psikolojik Danışmanlık
2025-2026 Öğretim Yılının Startı Verildi
MUTLU PEYGAMBERLER - MUTSUZ İNSANLAR
Tahtını Kalbinde Taşıyanlar: Aslan Burcu Kevser Banu’nun köşesinden
İtibar Suikasti: Görünmeyen Cinayet
(Dijital çağın çocuklarına ve onları anlamaya çalışan herkese ithafen!)
“Bir insanın gelişmesi için ona yardım etmek isteyen kişinin, önce o insanı anlaması gerekir.”
-Doğan Cüceloğlu-
Eskiden bilgi, ansiklopedide yaşardı. Tozlu ciltler, fosforlu kalemler, kenarları kıvrılmış sayfalar… Öğrenmek dedin mi, dirsek çürütmek, gözü bozmak, sabah ezanına kadar sınav kağıdı koklamak vardı. Şimdi Z Kuşağı ekran başında iki parmakla evreni döndürüyor. Alfa Kuşağı daha “a” demeden tableti kaydırmaya başlıyor.
Ve biz? Kimi zaman hâlâ “defteri neden çizgili almamış bu çocuk?” sorusundayız.
Z Kuşağı’nın öğrenme şekli, eski nesil öğretmenler için adeta bir bilim kurgu filmi. Göz göze gelmeden iletişim kuran, not defteri yerine “cloud” kullanan, bilgiye ulaşmak için kütüphane değil, Wi-Fi şifresi isteyen bir nesil. Alfa Kuşağı ise artık iyice oyunlaştırılmış bir zekânın içinde yaşıyor. Bir dersten sıkıldığında alt sekmeden YouTube açabilen bir çocuktan bahsediyoruz.
Ve bazı öğretmenler bu değişimi görünce ne yapıyor dersiniz? Hemen klasik savunmaya geçiliyor:“Çocuklar eskisi gibi değil!”
Evet, değil! Çünkü zaman da eskisi gibi değil.
Oysa bazıları hâlâ yeni bir dijital uygulamayı öğrenmek yerine ek ders çizelgesini renkli kalemle kodlamayı tercih ediyor. “Sistemi çözemem ben,” deyip, teknolojiyi öğrenciden kopya çekiyormuş gibi utangaç bir ifadeyle izliyor. Oysa belki de birkaç düğmeye basıp “Google Classroom”u kurcalasa, o çocukla arasındaki dağ bir anda yamaca dönüşecek.
Bakın, mesele öğretmenliği küçümsemek değil. Tam tersine, güncel kalamayan her öğretmen yavaş yavaş kendi etkisini küçültüyor. Çünkü otorite artık bilgiye sahip olmakla değil, bilgiyi nasıl sunduğunla ölçülüyor.
Sınıfa hâlâ “çocuklar geçen hafta neredeydik?” diye girip öğrencinin sesini değil yoklama defterini dinliyorsan, geçmişte yaşıyorsun. Yeni kuşaklar seni değil, YouTube’daki hocayı izliyor. Ve dürüst olalım: O hoca biraz daha renkli, biraz daha merak uyandırıcı.
Z Kuşağı bilgiyi tüketmiyor, süzüyor. Alfa Kuşağı ise bilgiyi oyunlaştırıyor. Onlar için öğrenmek, bir butona basmak kadar doğal. Biz hâlâ “konu bitirmeye” çalışıyoruz, onlar “bağlantı kurmaya.”
Kısacası,
Onlar parmakla öğreniyor, biz kalem tutmayı öğretiyoruz.
Onlar ekranı kaydırıyor, biz “önce kitabı oku” diyoruz.
Onlar soru sormaktan korkmuyor, biz “şimdi sırası mı?” diyoruz.
Ama tüm bunlara rağmen hâlâ geç değil. Öğretmenlik çağlar üstü bir meslek, evet. Ama her çağın dilini öğrenmek zorunda. Yoksa elinde tebeşirle boş sınıfa konuşan hüzünlü bir figürden farkı kalmaz…Dersin ortasında çöken sessizliği, artık “saygı” değil, internet bağlantı kopması sanan bir kuşağı anlamaya çalışıyoruz.
Ve belki, anlamaya başladığımız gün gerçekten öğretmeye de yeniden başlarız.