40,2592$% 0.13
46,7280€% 0.07
53,9463£% 0.2
4.309,12%-0,18
7.021,00%0,34
3.335,67%0,36
10.222,02%-0,03
4782277฿%1.63469
05 Eylül 2025 Cuma
Modern İş Dünyasında Denge Endüstriyel Psikolojik Danışmanlık
2025-2026 Öğretim Yılının Startı Verildi
MUTLU PEYGAMBERLER - MUTSUZ İNSANLAR
Tahtını Kalbinde Taşıyanlar: Aslan Burcu Kevser Banu’nun köşesinden
İtibar Suikasti: Görünmeyen Cinayet
Günümüzde iş bulmak zor olup mezun işsizler ordusu büyümeye devam ederken ev genci olarak adlandırılan kesimin gün günden arttığı ülkemizde İş dünyası, hiç olmadığı kadar hızlı ve rekabetçi bir dönemden geçiyor. Büyüme, kârlılık ve verimlilik baskısı altındaki işverenler, bu hedeflere ulaşmak için ekiplerini sürekli zirvede tutmaya çalışırken, diğer tarafta ise, anlam arayışı, esneklik, mental iyi oluş ve sağlıklı bir iş-yaşam ve iletişim dengesi talep eden modern bir çalışan kitlesi var.
Bazen düşünmeden edemiyorum köle mi ? çalışan mı ?aranıyor insana çalışana ne kadar önem veriliyor ? her şeyi, her mesleği yapay zeka ile çözebileceklerini düşünen kesimin insan odaklı ve insana değer bir yaklaşım içinde olmaması da ayrıca üzüyor. Fakat hala insana önem veren insan odaklı çalışmanın üretkenliğe kattığı değeri bilen işverenler için Endüstriyel ve örgütsel psikolojinin öneminden bahsetmek isterim.
Bu iki tarafın beklentileri bazen bir “çekişme” bir anlamda çatışma alanı yaratıyor gibi görünse de, ortak bir paydada buluşmaları mümkün: Sağlıklı ve üretken bir çalışma ortamı için, devreye “Endüstriyel ve Örgütsel Psikoloji” alanında hizmet veren psikolojik danışmanlar, kritik bir köprü rolü üstlenebiliyor.
Çalışan ve İşveren Arasındaki Görünmez Duvarları Kaldırmak Mümkün mü?
Geleneksel yaklaşım, çalışan ve işveren çıkarlarının birbirine zıt olduğunu varsayar. Oysa psikolojik danışmanlar, bu ilişkiyi tek taraflı kazanılan bir oyun olarak görmez. Aksine, çalışanın mental olarak iyi olmasının, işverenin uzun vadeli başarısının ve sürdürülebilir büyümenin en önemli gücü olduğunu bilirler.
Psikolojik Danışmanlar, tarafsız bir üçüncü göz olarak, şirketin iç dinamiklerini analiz eder. Anonim anketler, birebir görüşmeler ve gözlemlerle:
· Çalışanların gerçekte ne hissettiğini,
· Motivasyonlarını düşüren unsurları,
· İletişimdeki aksaklıkları,
· Liderlik tarzının ekip üzerindeki etkisini objektif bir şekilde ortaya koyar.
Bu veriler, yönetime sunulduğunda, artık “şikayet” değil, “iyileştirme fırsatı” olarak ele alınır. Ama tabi bunu eleştiri, şikayete olarak bakmaya devam edilirse çalışan ve işveren arasında ilerleme ve iyileşme de söz konusu olamayabilir.
Psikolojik Danışmanın Çok Yönlü Rolü
Çalışan Yanında: Mental Dayanıklılık ve Gelişim Danışmanlar, çalışanlara stres yönetimi, öfke kontrolü, zaman yönetimi ve kişilerarası iletişim becerileri kazandırır. Tükenmişlik (burnout) hissi yaşayan çalışana destek olur, özgüvenini artırmaya yönelik çalışmalar yapar. Bu, bireyin sadece iş yaşamında değil, özel yaşamında da daha mutlu ve dengeli olmasını sağlar.
İşveren Yanında: Stratejik Bir Ortak Danışman, işveren için stratejik bir insan kaynakları ortağıdır. Onlara;
· Daha etkin liderlik becerileri kazandırır,
· Çatışma yönetimi konusunda yol gösterir,
· Yetkinlik bazlı mülakat teknikleri ile doğru insanı işe almalarını sağlar,
· Bağlılığı yüksek bir kurum kültürü oluşturmalarına rehberlik eder.
Kazan-Kazan İlişkisinin Önemi: Verimlilik ve Mutluluk
Psikolojik danışmanlık hizmeti olan ve bunu doğru şekilde değerlendiren bir şirkette, çalışan kendini değerli, duyulmuş ve önemsenmiş hisseder. Bu da işe bağlılığı, motivasyonu ve dolayısıyla verimliliği doğrudan artırır. İşten ayrılma oranları düşer, kuruma olan güven artar. Marka itibarı güçlenir.
İşveren ise, daha az çatışma, daha az devir oranı ve daha yüksek bir çalışma kalitesi ile sürdürülebilir bir büyüme yakalar. Sorunlar büyümeden, proaktif bir şekilde çözülür.
Kısacası sonuç olarak değerlendirdiğimizde;
Günümüzün iş dünyasında, psikolojik danışmanlar artık bir “lüks” yaş da sadece sorun çıktığında başvurulan bir “itfaiye” değildir. Onlar, modern şirketlerin stratejik bir parçası, insan odaklılığın ve sürdürülebilir başarının anahtarıdır. Yatırım yapılması gereken, çalışanın ruh sağlığı ve işyerinin psikolojik atmosferidir. Unutmayın, mutlu ve sağlıklı çalışanlar, en güçlü rekabet avantajınızdır. Bu dengeyi kurmak ise, uzman bir danışmanın rehberliğinde mümkün olur. Ülkemizde, çalışanın ve işverenin kazan kazan ilişkisi ile doğru ve dengeli olumlu yönde çıkar ilişkilerinin olduğu, fiziksel sağlık ve yetkinliğin mental sağlıkla bağlantılı olduğunun fark edildiği günlere uyanmak dileğiyle….
Kabul Mü, Tahammül Mü? Psikolojik Sağlıkta İki Yaklaşım
Hayat, her bireyin karşılaştığı farklı olaylarla dolu. Bu olaylar, bizi şekillendiren, büyüten ve bazen de zorlayan durumlar olabiliyor ve içinde yaşadığımız hayatın getirdiği olaylar ve durumlar, her bireyin karşılaştığı zorluklar ve fırsatlar da sunar. Bu olaylarla başa çıkma yöntemleri psikolojik sağlığımız üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Özellikle psikolojik sağlık açısından, karşılaştığımız bu olaylarla ilgili nasıl bir tutum sergilememiz gerektiği en önemli husus diyebilirim. Bugün kabul ve tahammül kavramlarını ele alarak, hangi durumlarda hangi yaklaşımın daha sağlıklı olduğunu elimden geldiğince örneklerle yazmak ve hangi konularda tahammül ya da kabul gösterdiğimizi fark ederek doğru yaklaşım ve tutum için bir yol gösterici olmak istedim.
Kabul Nedir?
Kabul, yaşanan durumları olduğu gibi, yargılamadan ve değiştirmeye çalışmadan, içselleştirmek anlamına gelir. Bireyler, kabul ettikleri durumların gerçekliğiyle barışık olurlar.
Örneğin, bir iş kaybı yaşadıysanız, bu durumu kabul etmek, olaya farklı bir perspektiften bakmanızı sağlar. Kendinizi kötü hissetmek yerine, yeni fırsatlar yaratma yoluna gidebilirsiniz.
Bir yakınınızı kaybettiniz. Duygularınızı bastırmak yerine, kaybı kabul etmek, yas sürecini sağlıklı bir şekilde geçirmenizi sağlar.
İş yerinde bir terfi almadınız. Bu durumu kabul etmek, hayal kırıklığını aşmanıza ve gelecekteki fırsatlar üzerinde odaklanmanıza yardımcı olabilir.
Tahammül Nedir?
Tahammül ise, zorlu bir durumu sürdürmek veya ona dayanmak anlamına gelir. Bu yaklaşım, genellikle zorlayıcı koşullara karşı güçlü durmayı ifade eder. Ancak bu, uzun vadede sıkıntılara neden olabilir. Örneğin, sağlıksız bir ilişkide kalmak, sorunları sürekli görmezden gelmek ya da aşağılamalara tahammül etmek, bireyin psikolojik sağlığını olumsuz etkileyebilir. Örneğin;
İş yerindeki zor bir projeye tahammül etmek, kısa vadede işe yarayabilir; ancak sürekli stres altında kalmak, tükenmişliğe neden olabilir.
Olumsuz bir ilişkiye tahammül etmek, uzun vadede duygusal ve psikolojik zarar verebilir. Bunu sürekli yapılandırmak, kişinin kendine olan saygısını azaltabilir.
Ne Zaman Kabul, Ne Zaman Tahammül?
Kabul Edilmesi Gereken Durumlar:
– Doğal Olaylar: Depremler, sel felaketleri gibi durumlar. Bu olayları değiştiremeyiz ve bu yüzden kabul etmemiz gerekir.
Sağlık Sorunları: Kronik bir hastalığın varlığı. Tedavi sürecine odaklanmak, durumu kabullenmekten geçer.
– Zamanla geçecek olan duygusal yükler (örneğin, ayrılık sonrası).
Tahammül Edilmesi Gereken Durumlar:
– Kısa süreli zorluklar (örn. yeni bir işe başlamak).
– Geçici sıkıntılar, yaşamı zorlaştırmakla birlikte zamanla aşılacak olan durumlar.
– Yeni Ortamlar: Yeni bir şehirde yaşamak ya da yeni bir işe başlamak. İlk başta zorlayıcı olabilir, ancak zamanla daha kolaylaşır.
Sonuç Olarak
Hayat bir dengeden ibaret ise bu denge de kabul ve kararlılık da yer almaktadır. Kabul ve tahammül arasındaki dengeyi bulmak, psikolojik sağlığımız için kritik öneme sahiptir. Kabul etmek, ruh halimizi dengelemeye yardımcı olurken, tahammül etmek geçici zorluklarla baş etmemize olanak tanır. Durumlara göre uygun yaklaşımı belirlemek, duygusal dayanıklılığımızı artıracak ve ruh sağlığımızı koruyacaktır. Hayatta karşımıza çıkabilecek durumları anlamak, en doğru cevapları bulmamıza yardımcı olabilir. Kimi zaman çevremde gördüğüm ya da danışanlarımdan duyduklarımda ilişlkilerde,iş hayatında sosyal hayatta kabul ve tahammül arasında dengeizlik ve yanlış zamanda yanlış tutum sergilemeler görüyor ve duyuyorum. Burada önemli olan bireyin bir takım gerçekler ile bir takım zorlukları ayrıştırarak doğru yerde doğru kararlılıkta ve tahammülde olma becerisini sağlayabilmektir.
Kabul, ruh sağlığını korumak için genellikle daha sağlıklı bir tutumdur. Duygularımızı kabul etmek, bizi güçlendirir. Ancak bazen zorluklara tahammül etmek de gereklidir. Bu nedenle, yaşadığımız olaylara göre yaklaşımımızı gözden geçirmek önemlidir. Sağlıklı bir yaşam için, ne zaman kabul edeceğimizi ne zaman tahammül edeceğimizi bilmek, duygusal dengenizi korumanıza yardımcı olabilir.
Kabul zor varılan bir nokta ise tahammülde zorlu yola sokan ve ardından ani öfke patlamaları ile tahammülsüzlüğü gebe bırakan bir yoldur. …
“Her insanın yükü kendine ağırdır” sözü, bireylerin yaşadığı olumsuzlukların ve bu durumların getirdiği psikolojik yüklerin kişisel deneyimlerle şekillendiğini gözler önüne serer. Her insan, yaşamında farklı zorluklarla karşılaşır ve bu zorluklara verdikleri tepkiler, onların psikolojik sağlamlığını doğrudan etkiler. Psikolojik danışmanlık açısından, bu tepkilerin incelenmesi önemlidir çünkü bu sayede bireyler, sağlıklı başa çıkma yolları geliştirerek yüklerini hafifletebilir. Bu yazıda hem psikolojik Danışmanların hem de toplumun etkisi ve desteğinin öneminden bahsetmek istedim.
Örneğin, iş yerinde yaşanan sıkıntılar bir bireyin ruh halini büyük ölçüde etkileyebilir. Bu kişi, sürekli baskı altında hissedebilir ve bu durum, kaygı veya depresyon gibi psikolojik sorunlara yol açabilir. Bazı bireyler bu baskıya karşı kendilerini içe kapanarak korumaya çalışabilirken, diğerleri yaşadıkları stresle başa çıkmak için sosyal destek arayabilir. Psikolojik danışmanlık, bireylere bu süreçte gerekli stratejileri sunarak, yaşadıkları zorluklarla sağlıklı bir şekilde başa çıkmalarına yardımcı olur.
Bir diğer örnek ise, bir yakınını kaybetmiş bir bireyin yas sürecidir. Son yıllarda hayatını kaybeden yüzlerce binlerce insan var. Kadın, çocuk Cinayetleri , kaza, doğal afetlerden, ihmallerden vb. Bu kayıpların ardında kalan aileler yakınları sevdiklerinin adalet, hayat, yaşamın içinde var olma haklarını arama konusunda ne “HAL” ne “DERMAN “kaldı desek abartmış olmayız. Kaybın ardından yaşanan duygusal çöküntü, her bireyde farklı tepkilere yol açabilir. Kimi insanlar, duygularını bastırarak görünüşte normal bir hayat sürmeye çalışırken, kimileri yas sürecini açığa çıkararak duygusal destek almayı tercih edebilir. Konumuz “herkesin yükü kendine ağır gelir” olsa da bazı durum ve konular karşısında birey istediği kadar psikolojik sağlamlık üzerine, yas üzerine destek alıyor olsa da toplum kültürel erozyonu karşısında dayanma, tutunma gücü azalıyor. Psikolojik danışmanlık, bu bireylere kaybettikleri kişiyle ilgili hissettikleri acıyı ifade etme fırsatı sunarak, yas sürecinin sağlıklı bir şekilde geçmesine yardımcı olmaya çalışsa da toplum olarak farkındalık, birlik olma sosyal destek de bir o kadar önemli. Bu aynı zamanda bireyin psikolojik sağlamlığını da güçlendirir, çünkü duygu ve düşüncelerini paylaşabilmek, bireyi yalnızlık hissinden kurtarır.
Sonuç olarak, bireylerin yaşadığı olumsuzluklar ve verdikleri tepkiler, onların psikolojik sağlıkları üzerinde derin etkilere sahiptir. Psikolojik danışmanlık, bireylerin bu zorluklarla başa çıkma yollarını anlamalarına ve sağlıklı başa çıkma stratejileri geliştirmelerine yardımcı olur. Bu süreçte, bireylerin psikolojik sağlamlıklarını artırmaları ve yüklerini daha hafif bir şekilde taşımaları sağlanır. Sosyal çevrenin ve toplumun da bu konuda sağ duyulu olması önemlidir. Unutulmamalıdır ki, her bireyin yükü kendine ağırdır, ancak bu yüklerin yönetilmesi mümkündür. Duyarlı ve empatinin olduğu, sosyal çevre ve toplumun farkındalığının arttığı destek ve dayanışmanın yoğun olduğu günlere uyanmak dileğiyle.
Yapmacık Dostlukların Psikolojik Tahlili
Günümüzde dostluk ve arkadaşlık ilişkileri, çoğu zaman çıkar ilişkilerine dönüşmekte. İki tarafın da birbirine fayda sağladığı, ancak bu faydanın altında gerçek bir duygusal bağın yatmadığı durumlar sıkça görüyoruz. Bu tür ilişkileri incelemek, bireylerin psikolojik durumlarını anlamamız açısından kritik bir yere sahiptir. Zira bazen görünürdeki dostluk, derinlerde bir hesaplaşma ya da menfaat barındırır.
Örneğin, iş hayatında sıkça karşılaştığımız “bugün bunu yaparsam, yarın ondan bunu isterim” yaklaşımı, çıkar ilişkilerinin en belirgin göstergelerinden biridir. Bir çalışan, iş arkadaşına yardımcı olurken aslında gelecekte bu iyiliğin karşılığını alma beklentisiyle hareket ediyorsa, bu durum samimi bir arkadaşlık mı, yoksa bir çıkar ilişkisi mi sorusunu gündeme getirir. Bu gibi ilişkilerde, bireyler her ne kadar birbirlerine yardım ediyor gibi görünseler de bu yardımların arkasında bir menfaat motivasyonu bulunur. Ya da aileden olmayan aile içinde menfaat ve farklı durumlarla yer alanlar ilişkilerinde yapmacık bir samimiyetle kendi çıkarları doğrultusunda hareket edenler. Ya da boşandığınız eşinizin ailesi ile hiç, bir araya gelemediğiniz gibi ayrılık sonrası o birliktelikten olan çocukla iletişim kurulmaması tek taraflı önyargılı söylemlerin arkasında kalıp sorgulamadan yok sayılması tüm bunlar bireylerin olumlu çıkarlardan çok olumsuz çıkarlarına örnektir. Mevcut düzenleri bozulmamasına adına dışarıya karşı olan hallerini korumaya devam ederek kendi çıkarları doğrultusunda yaşamlarını sürdürürler.
Psikolojik açıdan bakıldığında, çıkar ilişkileri genellikle kararsız ve güvensiz bir temele dayanır. Bireyler, birbirlerine olan duygusal bağlılıklarını kaybedebilirler; çünkü temel motivasyonları, karşılıklı olarak fayda sağlamalarıdır. Bu durum, iletişimde yapmacıklığa yol açar; zira bireyler gerçek hislerini ve düşüncelerini gizlemek zorunda kalabilirler. Yanlış iletişim biçimleri ortaya çıkar ve bu da zamanla stres, kaygı gibi olumsuz psikolojik sonuçlara yol açar.
Ayrıca, çıkar ilişkilerine dayalı dostluklar genellikle kısa ömürlüdür. İnsanlar, ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra ilişkilerini sona erdirebilir veya ilgilerini kaybedebilirler. Bu durum, bireylerin ruhsal sağlığını olumsuz etkileyebilir ve yalnızlık hissini artırabilir. Gerçek dostluklar ise, koşulsuz bir bağlılık ve güven temeli üzerine inşa edilmiştir. Kimi zaman eşinizi arkadaşınızı işinizi doğru seçemez bu hatalı seçimlerin kurbanı olabilirsiniz. Önemli olan burada sizden çıkar sağlayanları geçte olsa görüp fark edebilmek ve yolunuza kendi doğrularınızla devam edebilmektir. Hakkınızı yiyenler elbet bunun bedelini siz bilmeden de bir şekilde ödeyecektir.
Sonuç olarak, çıkar ilişkilerine dayalı arkadaşlıkların, aile içi ilişkilerin, evliliklerin, birlikteliklerin, kısa vadede bazı avantajlar sunsa da, uzun vadeli etkileri oldukça yıkıcıdır. Gerçek dostluğun yerini alan bu yapmacık ilişkilerin farkında olmak, bireylerin psikolojik sağlığı açısından son derece önemlidir. Herkesin kendisinden bir şeyler almayı beklemeden, içten ve samimi bir şekilde dostluk kurabileceği ilişkiler geliştirmesi, hem duygusal tatmin hem de psikolojik bütünlük açısından gereklidir. Unutulmamalıdır ki, gerçek dostluklar karşılık beklenmeden, yalnızca birbirine destek olma arzusuyla şekillenir. Kazan kazan ilişkisi ile çıkar ve menfaati ayırabildiğiniz sağlam doğru çizgilerinizin olduğu ve bu yaklaşımda olan kişilerle karşılaşmanız dileğiyle.
İnsan Unsurunun Önemi
Günümüzde yapay zeka, birçok alanda hızlı bir gelişim gösteriryor, ve bir çok mesleğin yapay zekanın gelişmesi ile insan gücünden çıkacağı söyleniyor. Mesleğim olan ruh sağlığına destek yardımcı ve yol gösterici olmak adına yaptığım psikolojik danışmanlık da bu dönüşümden etkilenmektedir. Yapay zeka uygulamaları, terapi süreçlerine yardımcı olabilecek çeşitli araçlar sunarken, biz psikolojik Danışmanların, diğer ruh sağlığı paydaşlarımızın sağladığı derinlik ve anlayışın yerini ne yazık ki tutamaz. Bugün bu konuda bir takım bilgiler vererek bu konuda farkındalığı ortaya koymaya çalışmak istedim. Yapay zekanın yapamayacağı noktaları ve psikolojik danışmanın sunduğu katkılara değinmenin doğru olacağını düşünüyorum. Çünkü halen günümüzde yapay zeka olmasa da değerinin bilinmediği insanların ulaşılabilir bir ruh sağlığından mahrum kaldığı ülkemizde belediyelerin ya da farklı kurumların yeterli sayıda bu merkezlerin olmaması, ve faaliyetin aktif olmayışı insanı üzüyor. Psikolojik Danışmanların, psikologların doğru ve anlamlı şekilde değerlendirilememesi ,Ülkede şu an için sadece yüksek lisansını klinik psikoloji alanında yapanlara yer var algısı da ayrı bir üzücü konu.
Bu konular oldukça derin ve mühim biz gelelim bugün ki yazımızın esas konusuna ve yapay zekanın yapamadığı insan unsurunun önemi olan konulara;
Empati ve Anlayış
Yapay zeka, verileri analiz edebilir ve belirli kalıpları tanıyabilir; ancak duygusal anlayış ve empati yeteneği sınırlıdır. Bir psikolojik danışman, bir bireyin yaşadığı duygusal zorlukları anlamak ve onlara empatik bir yanıt vermek için eğitim almıştır. Danışanının yüz ifadelerini, jestlerini ve tonlamasını okuyarak, onlara en uygun desteği sunabilir. Yapay zeka ise bu yeni ve karmaşık duygusal durumları anlamada yetersiz kalmaktadır.
Kişiselleştirilmiş Yaklaşımlar
Her bireyin deneyimi ve ihtiyaçları benzersizdir. Psikolojik danışmanlar, danışanlarının geçmiş deneyimlerini, kişilik özelliklerini ve kültürel arka planlarını dikkate alarak terapilerini özelleştirir. Yapay zeka ise genellikle standart algoritmalara dayanarak çalışır ve bu da kişiselleştirilmiş yaklaşımların uygulanmasını zorlaştırır.
Güven Oluşturma
Danışanlar, bir danışmanla güven ilişkisi kurarak iç dünyalarını açmayı tercih ederler. Bu, kişisel deneyimlerin ve duyguların güven içinde paylaşıldığı bir ortam yaratır. Yapay zeka ile yapılan etkileşimler ise duygusal bir bağ kurmakta zayıftır, fakat bazı bireylerin kendi içlerinde güven problemleri olduğundan dır ki yapay zeka ile sohbet eder gibi konuşmak ve kimsenin anlattıklarını bilmiyor olduğunun düşüncesi iyi gelerek yapay zekanın ona iyi geldiğini söytleyebilir. Yani yapay zeka ile iki birey arasında ki güven zincirini oluşturmaya gerek görülmemektedir.
Karmaşık Duygusal Durumları Yönetme
İnsanlar, belli başlı korkular, kaygılar veya geçmiş travmalar gibi karmaşık duygusal durumlarla başa çıkma konusunda farklı stratejiler geliştirebilirler. Psikolojik danışmanlar, bu durumları anlamak ve yönetmek için bilişsel ve duygusal süreçleri göz önünde bulundurarak etkili çözümler sunabilir. Yapay zeka, bu derinlikte ihtiyaç duyulan insan faktörünü sunmakta başarısız kalmaktadır. O nedenle de pozitif psikoloji adı altında olumlu yazılar ve motivasyon konuşmaları gibi yaklaşımlarda bulunur. Oysa her birey biricik olduğu gibi farklıdır ve farklı yaklaşımlar denenmelidir yapay zeka bunu fark etmez. Yapay zekaya yöneltilen konuya karşı sadece fikir üretebilir, bireyin farkındalığına ve duygusal yönden karmaşık duyguların altında yatan nedeni bulamaz.
Etik Duyarlılık
Psikolojik danışmanlık, etik kurallara ve insan onuruna saygı duymayı gerektiren bir alan olarak öne çıkar. Bu etik değerlendirmeleri yapmak, danışanın refahını her şeyin üstünde tutmak, doğası gereği insan merkezli bir süreçtir. Yapay zeka, bu etik sorumlulukları yerine getirme kapasitesine sahip değildir.
Sonuç olarak, yapay zeka birçok alanda devrim yaratma potansiyeline sahip olsa da, psikolojik danışmanlıkta insan faktörünün yerini tutamaz. Psikolojik Danışmanlar, Psikologlar, duygusal zeka, empati, kişiselleştirilmiş yaklaşımlar ve etik duyarlılık gibi unsurlarla danışanlarının yanındadır. Bu nedenle, yapay zeka ve psikolojik danışmanlık bir arada çalışabilir, ancak insan unsuru her zaman vazgeçilmez olacaktır. Ulaşılabilir ruh sağlığı ile herkesin empati ile anlaşıldığı, görüldüğü yardımcı ve yol gösterici desteklerin artığı günleri görmek ve faydalı olmak dileğiyle…