Osmangazi Kitap Fuarı tüm süratiyle devam ediyor

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Bu yıl kapılarını kitapseverler için aralayan Osmangazi Kitap Fuarı, Bursalılar tarafından ağır ilgi ile karşılaşırken, Türk edebiyatının günümüz temsilcilerini okuyucular ile buluşturmaya devam ediyor.

Osmangazi Belediyesi’nin YAYKOOP (Yayıncılar Kooperatifi) iş birliğiyle bu yıl birinci defa düzenlediği Osmangazi Kitap Fuarı, yedinci günü geride bıraktı.

Fuarda yazdıkları eserler ile topluma dokunarak edebiyat dünyasında saygınlık kazanan muharrirler Şükrü Erbaş ve Latife Tekin ile toplum hakkındaki çalışmalarıyla öne çıkan gazeteci müellif Mine Söğüt ve Ayşen Şahin, gerçekleştirilen söyleşilerde değerli tespitlerde bulundu.

“Hayal Gücü Olmayan Hiçbir İnsanın, Ömürle Hakikat Dürüst Bağı Olamaz”

‘Şiirin Kaynaklarına Bir Bakış: Ben Annemin Hecesiyim’ isimli kitabının ismini taşıyan söyleşide Bursalılar ile tecrübelerini paylaşan Müellif Şükrü Erbaş, sözcüklerle kurulan bağı vurgulayarak, “Sözcüklerle bağı olmayan hiçbir insanın, sanatın hiçbir koluyla bağı olacağını sanmıyorum. Kolay bir şey var; edebiyat yapıyorsak şayet, müzik, fotoğraf, tiyatro ve pek çok sanat koluyla uğraşıyorsak, kesinlikle daha düzgün bir dünya istiyoruz demektir. İnsan, yetindiği dünyaya karşı cümle kuramaz, daha yeterli bir dünya hayal edemez, doyumsuz olması gerekiyor. Hayal gücü olmayan hiçbir insanın, hayatla yanlışsız dürüst münasebeti olamaz. Hayat bilgisi olamaz. Ben televizyonu 21 yaşında gördüm, artık bütün çocuklar tabletler, bilgisayarlarla büyüyor. Analitik düşünmezseniz, sentez yapamazsınız. Olgular ortasında ilişki kuramazsınız.” dedi.

Dil ve sözcüklerle farklı dünyaların tasarlandığına işaret eden Müellif Erbaş, “İki şey var; birincisi okura öğrettiği öteki bir dünya mümkündür fikri. Zira okur bunu romanda gördü. Bir başkası ise ben değiştirip, dönüştürebilirim fikri. Bu bana yaşama gücü veriyor, size de yaşama gücü veriyor. Ben yazarak âlâ bir insan oldum.” tabirlerini kullandı.

“Teknoloji, Bizim Gerçekliği Bütünsel Olarak Algılamaktan Koparır”

Bir dinleyici tarafından 40 yıl evvel yazdığı ‘Koşaradım’ isimli şiirine yönelik, günümüzde nasıl yazacağı ve neler düşündüğünün sorulması üzerine ise Şükrü Erbaş, şöyle cevap verdi;

“Daha ağır yazardım. ‘Bunalıyorum çocuk, biçim veremediğimiz şeylerin biçimini alıyoruz’ muharrir kitabımın dizelerinde. Teknoloji bizim hayatımızı kolaylaştırır lakin teknoloji, bizim gerçekliği bütünsel olarak algılamaktan koparır. Bütün ile bağımız kopuyor, yol açtığı, yıkıcı şey budur. Önüne nasıl geçilir bilmiyorum.”

Fuar hakkında ise, Osmangazi Kitap Fuarı’nın kalıcı olmasını dilediğini belirten Müellif Şükrü Erbaş, Osmangazi Belediyesi’ne teşekkür ederek, konuşmalarının ortasında kitabından kısa kısımlar okudu.

“Kız Çocuklarının Hala Özgürleşme Süreci Sürüyor”

Fuarda günün ikinci etkinliğinde köyden kente göç eden bir ailenin ömür uğraşını, ailenin en küçük kızı Dirmit’in gözünden anlattığı ‘Sevgili Arsız Ölüm’ isimli kitabıyla kitleler tarafından takdir ile karşılanan müellif Latife Tekin oldu.

Gerçekleşen söyleşide hislerini “O kadar uzun vakittir yazıyorum ki, bazen gerçek değilmişim de sözcüklerden ibaretmişim üzere geliyor.” halinde tanımlayan Müellif Tekin, yazarak dünyada var olmanın, çok farklı bir his olduğunu kaydetti.

1983’te yayınlanan ‘Sevgili Arsız Ölüm’ isimli romanına da değinerek, hayat hikayesini paylaşan Latife Tekin, çocukluğunda kitapların kendisi için çok değerli olduğunu belirtti. Bir köyde büyüdüğünü anımsatan Tekin, “O devirler televizyon bile yoktu, kelamlı kültür çok canlıydı, daima kıssalar, masallar dinledik. Kitap bizim için büyülü bir şey. Çok tutku ile ağırlaşmak gerekiyor bir şey yazabilmek için. Bir romanı yazmak yıllar sürebiliyor. Bir yandan o kitap ile dolaşıyorsun, başka yandan günlük hayat ile uğraşıyorsun.  Sevgili Arsız Ölüm’ü ödünç bir daktilo ile yazdım. Şu kitapları okumadan roman yazamazsın, roman yazmak için çok görmüş geçirmiş olmak gerekiyor diye bir bakış açısı vardı. Ülkede, bugün geldiğimiz noktada pek bir şey değişmemiş, kız çocuklarının hala özgürleşme süreci sürüyor. Kitap, tıpkı vakitte göçü de anlatıyor. Göçler, çok hızlandı. Göçler, büyük bir kopuşa da sebep oluyor, zarurî olduğu vakit bir acıya dönüşüyor. Romanın okunmasının en büyük sebebi, bir kız çocuğunun, konutta verdiği özgürleşme uğraşı.” açıklamalarını yaptı.

‘Gümüşlük Akademisi’  isimli romanına ve kurulmasında çok değerli katkılarda bulunduğu birebir ismi taşıyan kültür kurumuna ait de bilgiler veren Latife Tekin, edebiyata paha katma emelinde olduğuna işaret etti.

Latife Tekin, fuarın gerçekleşmesinde emeği olan herkese teşekkürlerini sundu.

“Osmangazi Belediyesi Tarafından Bu Fuarın Karşımıza Çıkması Çok Büyük Bir Umut”

Günün son etkinliğinde gazeteci müellif Mine Söğüt ve Ayşen Şahin, Bursalı okurlarıyla bir ortaya geldi.

‘Özgür Fikir ve Fikir İşçiliği’ temasındaki söyleşi öncesinde Osmangazi Belediyesi’nin birincisini gerçekleştirdiği Osmangazi Kitap Fuarı’na parantez açan Mine Söğüt, “Kitabın en sıkıntı devirleri, ekonomik ve toplumsal açıdan her şeyin geriye gittiği vakitte bu fuarların düzenlenmesi, biz var olanlar yok olacak diye endişelenirken, sıfırdan Osmangazi Belediyesi tarafından bu fuarın karşımıza çıkması çok büyük bir umut, büyük bir heyecan. Hem muharrir olarak, hem okur olarak çok seviniyorum. Umarım uzun soluklu olur. ” halinde konuştu.  Ayşen Şahin ise, toplumsal çürümeye dikkati çekerek şöyle devam etti;

“Ekonomiler kısa müddette toparlanıyor, kıymetli olan değişime niyet etmek lakin toplumsal çürüme çok daha uzun yıllar alıyor. Toplumsal çürümenin önünde durmak için de insanların açık fikirli olmaya, okumaya, okudukları üzerinde fikir telakkisi yapmaya gereksinimleri var. Kitap fuarları, birebir vakitte toplumsal çürümenin önünde bir bariyer,  o yüzden her yeni açılan fuar, bizi birbirimize bağlar. Bizler de muharrirler olarak fikir çalışanı olarak görüyoruz kendimizi, bu da emektir. En hoş karşılığı ise okurla buluşabilmek, karşılıklı fikir alışverişlerinde bulunabilmektir. Bizim maksadımız yalnızca kendimizi anlatmak değil, karşı tarafın da görüşlerini duymakla birlikte bize unutturulan felsefi tartışmayı yapabilmek.”

Ardından söyleşide Mine Söğüt, en büyük sorunun otosansür olduğunu kaydederek, “Yasaklar kayda geçer, yasakları koyanların hanesine eksi olarak yazılır lakin otosansür yazılmaz. Niyetlerimizden korkmamızın, fikir özgürlüğüne yönelik tehditlerden daha fecî olduğunu düşünüyorum. Birlikte düşünmek, birlikte çözmek ve birbirimizin kanısına açık olmak için dinleme üzerine çok pratik yapmamız gerekiyor.” yorumunda bulundu.

“Kimlik Ayrımı, Fikir Özgürlüğünün Önündeki En Büyük Pürüzlerden Biri”

Ayşen Şahin ise, kimlik üzerinden ayrıştırma ve akınlar yapıldığına işaret ederek, “Halbuki bizim hayata bakışımızı şekillendiren kişilik özelliklerimiz. Kimlik ayrımı, fikir özgürlüğünün önündeki en büyük pürüzlerden biri. Sohbet açma biçimimiz dahi kimliğe yönelik, nerelisin biçiminde. Sınıfsal ayrımdan evvel nelerden hoşlanırsın demeliyiz, günün nasıl geçiyor diye bir soru biz de yok. Kendimizi ahlaklı ve etik hissedebilmek, diğerlerinin hallerini eleştirmek oldu. Bu toplumsal çürümenin önünü açan etkenlerden bir tanesi. Olumlu şeyleri bir şahısla, olumsuz şeyleri 24 şahısla paylaşıyoruz. Hakkı yenmişse, haksızlığın önünde durmak gerekir. Biri için yaşadığı haksızlığa oh olsun diyorsak, kınadığımızla sınanıp, o sınavı kaybetmişizdir. Farklı ömür usullerine tahammülümüz kalmamış. Bu kadar keskin ve köşeli olursak, kendi kendimizi özgür fikri kaldırıyoruz.” diye konuştu.

Konuşmaların akabinde Osmangazi Belediye Lider Yardımcısı Keyifli Esendemir, konuklara armağan takdim etti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı