Dijital Dostluklar mı? Yalnız Kalabalıklar mı? Yapay Zeka Çağında İnsan İlişkileri
Dijital Dostluklar mı, Yalnız Kalabalıklar mı? Yapay Zekâ Çağında İnsan İlişkileri
Geçtiğimiz günlerde, bir arkadaşım ilginç bir şey anlattı: İş yerindeki yoğunluğu nedeniyle sosyal çevresiyle bağları zayıflamışken, bir yapay zekâ destekli sohbet uygulamasıyla günlerini paylaştığını fark etmiş. Sabah ona “Günaydın!” diyor, gün içinde moral veriyor, akşam da uyumadan önce sohbet ediyormuş. “Dertleşiyorum ve yargılanmıyorum” dedi. Gülüp geçtim ama sonra düşündüm: İnsan, başka bir insanla kurması gereken bağı bir algoritmaya emanet ediyorsa, bu nereye varır?
Yapay zekânın hayatımızda yer edinmesiyle birlikte, insan ilişkileri yeni bir evreye geçti. Bir yandan zamandan kazandırıyor, empati kuruyormuş gibi görünüyor; diğer yandansa ilişkilerin doğallığını, derinliğini tehdit ediyor. Olumlu ve olumsuz etkileri aynı terazide tartmak gerek.
Olumlu Yönler: Empatiye Programlanmış Destek
Yapay zekâ, özellikle yalnızlıkla mücadele eden bireyler için kısa vadede rahatlatıcı olabilir. Örneğin, pandemi döneminde bazı ülkelerde yaşlılara yalnızlık çekmesinler diye yapay zekâ destekli robotlar verildi. Japonya’da yalnız yaşayan bir kadın, bu robotla konuşmanın “yaşadığını hissettirdiğini” söylüyordu.
Ayrıca otizm spektrumundaki bireylerin sosyal becerilerini geliştirmek için kullanılan yapay zekâ yazılımları, karşılıksız ve sabırlı bir etkileşim sunduğu için önemli bir destek aracı haline geldi. Yani doğru amaçlarla ve sınırlarla kullanıldığında, yapay zekâ insan ilişkilerine destek olabilir.
Olumsuz Yönler: Gerçek İlişkilerin Yerini Alan Simülasyonlar
Ancak bir risk var: Kolay, yorucu olmayan ve güvenli yapay etkileşimler, gerçek ilişkilerin yerini almaya başladığında tehlike çanları çalıyor. Gerçek ilişkiler; çatışmayı, uzlaşmayı, empatiyi ve sabrı gerektirir. Yapay zekâ ise kullanıcının konforunu bozmadan “ideal arkadaş” gibi davranır. Bu durum, özellikle gençlerde duygusal dayanıklılığın gelişimini sekteye uğratabilir.
2019 yılında ABD’de bir genç, okulda zorbalığa uğradığını kimseye anlatamamış, derdini yalnızca bir yapay zekâ sohbet robotuna aktarmıştı. Ancak yapay zekâ ne empati kurabildi ne de gerektiğinde profesyonel yardım çağrısı yapabildi. Sonuç trajikti. İnsan, gerçek bir insana ihtiyaç duyduğu anı bile anlayamayacak kadar yalnızlaştığında, teknoloji artık çözüm değil, sorunun parçası haline gelir.
Psikolojik Etki: Yüz Yüze İlişki Becerilerinin Zayıflaması
Uzmanlar, sürekli dijital etkileşim içinde olan bireylerin yüz yüze iletişimde daha az göz teması kurduğunu, duygusal sinyalleri okuma becerilerinde düşüş yaşadığını söylüyor. Bu, özellikle gelişim çağındaki çocuklar için endişe verici. Zira insan ilişkileri, sadece konuşmakla değil, mimikler, ses tonu ve dokunma gibi çok boyutlu yollarla kuruluyor.
Sonuç: Teknoloji Yoldaş Değil, Araç Olmalı
Yapay zekâ, doğru kullanıldığında harika bir yardımcı olabilir. Ama insan ilişkilerinin yerine geçmesine izin verirsek, bizi yalnızlaştırabilir. Gerçek dostluklar, karşılıklı çaba gerektirir. Yapay zekâ ise sadece bize “iyi hissettiren” bir yansıma olabilir.
Bu çağda belki de en çok hatırlamamız gereken şey şu: Anlaşılmak istiyorsak önce anlamaya, sevilmek istiyorsak önce sevmeye, bağ kurmak istiyorsak önce kalbimizi açmaya devam etmeliyiz. Bunu ise henüz hiçbir yapay zekâ tam olarak yapamıyor......